17 Mayıs 2010 Pazartesi

Bana Tatil Yerini Söyle Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim No:1

Yaz mevsiminin yaklaşıyor olması sebebiyle Sosyal İncelemeler Merkezi sizler için tatil beldelerini araştırdı. Badamlı Üniversitesi araş.gör'lerinden oluşan ekibimiz Türkiye'nin dört bir yanına dağılarak iki hafta gibi kısa bir sürede bu incelemeyi tamamladılar. Araştırmamızın ilk bölümüne buyurun.

Antalya: Türkiye'de yediden yetmişe herkesin tatil deyince aklına gelen ilk yer Antalya'dır. Kesin bilgi sahibi olmasak da fikir sahibi olarak şehir merkezinde denize girilmesinin ve Antalya'da herkesin en az bir akrabası bulunmasının bunda etkisi büyüktür. Antalya'ya geldikleri ilk dönemler Beach Park'taki Hillside Beach'e oturmak isteyen yerli turistler, magazinlerden gördükleri giyim kuşam kurallarıyla, harcadıkları parayla, güneşlenme stilleriyle (nar gibi kızarmak) iyi bir tatil geçirdiklerini sanırlar. Ama 2. gelişlerinde süslerine püslerine, kaslı vücutlarına kimsenin dönüp bakmadığını (krolar hariç), harcadıkları parayla enayi durumuna düşüp tüyü bitmemiş bebelerin dalga konusu olduklarını, güneşlenme stillerinin halk tarafından sağlıksız ve mantıksız (gülünesi) bulunduğunu anlayıp 3. gelişlerinde artık yerel halka uyum sağlamaya başlarlar. Deniz kenarına gidip denize girmeden, tesisleri değil aralardaki halk plajlarını kullanarak tatil yapan yerli turist yerel halk tarafından kabul görür, bu andan sonra bütün kapılar açılır. Sahilde yan şemsiyeden poğaça ve çay gelir. Antalya çok kro bir yer demeyi bırakır. (Not: Lara beach -ilk 'a' uzun okunur- gerçek Antalyalı'nın plaj hayatını temsil etmez).

Alanya-Side-Kemer: İşte Türkiye'de kadınların %10'unun, erkeklerin %90'ının muhakkak bulunduğu 3 tatil beldesi. Üstsüz Rusların yakından rahatça izlenebildiği bu yerler Türkiye'de komançi ve apaçi akımının favori tatil beldeleridir. İster all-inclusive olsun ister pansiyonda kalsın, akşam gideceği yer muhakkak Aura Klüp benzeri mekanlarda yapılan köpük partileridir (Bu arada geçtiğimiz yıllarda köpük partisinde elektrik çarparak şehit olan görevperver gençlerimizin ailelerine baş sağlığı dilemeyi bir borç biliriz). Hürriyet Akdeniz-Sabah Akdeniz vb. gazetelerde bu bölgelerden gelen tecavüz haberleri için özel bir sayfa ayrılmıştır adeta. Tecavüz kadar popüler haberlerden bir diğeri de "Veli'yle evlenip Alanya'ya yerleşen Helga çok mutlu", "Hasan'la evlenip müslüman olan Olga bir Kemer aşığı" türü haberlerdir. Buradaki yerel esnafın yarısı kuyumcu diğer yarısı dericidir. Bunlar yaz-kış kan ağlar. Yıllardır da dükkanları kapanmaz. Hiçbir Antalyalı, Alanya kalesine çıkmaz, bir de paralıdır diye iyice üşenir ama Kemer'deki yörük çadırına çıkmayı da ihmal etmez. Kemer'den Side'den "Parasailing'de cambazlık yaparken denize çakıldı", "Parasailing yaparken elektrik tellerine takıldı" gibi haberler gelir.

Kaş-Kalkan: Giden herkesin Türkiye'nin en güzel tatil yeri diye bahsettiği ama sorsan nesini sevdiğini anlatamadığı, şirin hoş ama kendine has bir özelliği olmayan yerlerdir. Tek özelliği diğer tatil beldelerimize göre daha sakin olmasıdır. Hiçkimse pahalı demez ama dünyanın en kazıkçı yerleri buralarda bulunur. Çapı dar, eğlence arayan turistin harcı değildir. Ne 5 yıldızlı otel, ne güzel bir pansiyon, tanıdık manıdık kimse de bulunmaz. Buradaki butik otellere en büyük hobileri paralarıyla rezil olmak olan jet sosyete gelir. Etrafta 7/24 pms modunda gezen entel teyzeler, sesli konuşan-kahkaha atan kişilere ters ters bakar, eğlenen insanlardan adeta tiksinirler. Buraların müdavimleri jet ski, beach volley tarzı popüler deniz kültürüne düşman, ama scuba diving gibi daha artistik aktivitelere meraklıdır. Scuba diving yaptıkları halde yüzme yetenekleri kurbağalamayla sınırlıdır (o da kafasını suya sokmadan). Buralarda görülebilecek turist tipi için bkz: Şevval Sam. Eğlence yeri değil dinlence yeridir. Cennet olduğu iddia edilir. Bir 10 sene sonra Kaş'ın kütüphane olarak hizmete girdiğini görebilirsiniz.

Olimpos-Kelebekler Vadisi-Kabak Koyu: Bu beldelerin tarihsel evrimi; "Olimpos şahane", "Olimpos çok ayakaltı oldu vadiye gitmek lazım", "Kelebekler bitti be abi, kimsenin bilmediği yerler var: Kabak Koyu" şeklindedir. Böyle söyleseler de her yaz bunlardan en az ikisine kesin giderler. Buradaki tatilcinin tip ortalaması standartların bir hayli altındadır. Buna rağmen tatilciler gerek dövmesiyle, gerek rastasıyla, gerek piercingiyle, gerek poisiyle, gerek djirudusuyla, gerek bavul toplama stilleriyle, gerek marjinalim pozlarıyla kendilerine prim kapısı sağlamaya çalışırlar. En çok uyuşturucu çeşidi bilen öne çıkar. Liberal, özgürlük, hak söylemlerinde bulunsalar da gelişlerinin tek amacı manita bulmak ya da arkadaş ortamına seviştiğini ispatlamaktır. Burada tanışılan her kişi uzun ve yorucu bir ilişkiden çıkmıştır. Soğuk kaynak sularına girip güç gösterisi yapmak önemlidir. Olimpos'a giden herkes Kadir abinin ahbabıdır. Kendinden önce giden üniversiteli arkadaşlarına "Gideceğinizi niye önceden söylemediniz ben size indirim yaptırırdım" söylemlerinde bulunurlar. Eğer o yaz sevişilmediyse hırs yapıp bi daha bi daha gidilir. Bir tatilde rastalıyla sevişince "oralar bitti" olur, hemen bi sonraki seçeneğe geçilir: Kelebekler vadisi-kabak koyu. Her ne hikmetse buraya gelen insanlar ya ressam ya oyuncu ya müzisyendir ama hepsinin üniversiteyle alıp veremediklerinin bir hikayesi vardır. Üç tür hikaye duyulur. Bunlar ya üniversitenin sanat bölümünü kazanmış ama babaları göndermediğinden gidememiş, işlenmemiş bir elmas olarak kalmış; ya üniversitenin sanat bölümünü kazanmış ama orada kimse kendisini anlamadığı için okulu bırakmış; ya da üniversitede sanatla uzak yakın alakası olmayan bir bölüm okuyup daha sonra kendini sanat dünyasının bir köşesinden içeri atmış (doğada organik, müzikte elektronik, görsel sanatlarda contemporary, edebiyatta charles bukowski) akımın temsilcileridir. Sevilen etkinlikler: Dağda sarhoş olmak, dağda kaybolmak, dağda ölüm tehlikesi geçirmek, ormanda sarhoş olmak, ormanda kaybolmak, ormanda ölüm tehlikesi geçirmek, yağmurda denize girmek, dolunayda denize girmek, sarhoş denize girmek, çıplak denize girmek, ateş başında senelerin eskitemediği çiftleşme hikayeleri anlatmak.

Ayvalık-Cunda-Assos-Bozcaada: İşte Türkiye'nin loser'ları, işte halkımızın ezikleri. Bu kişiler hayatlarında sadece bir ya da iki kere, yaptıkları bir işi iyi yapmış ancak daha sonra şansları yaver gitmemiş ve halka küsmüş sanatçı, entel grubundandır. Pek çoğunun daha çok gençken evlenmiş boşanmış, çocuksuz olmayı özgürlük ifadesi sayan, İstanbul'da en az iki ünlü isimle kanka olan, kankaları ziyarete gelince onların yatlarında viski içip Türkiye'yi kurtaran kişiler oldukları görülebilir. Bunlar kendi aralarında ve kendilerini iyi tanımayan yeni yetmelerle sohbetlerde mutlaka bir iki ünlünün ünlü olmadan nasıl rezil insanlar olduklarına dair anektodlarını anlatırlar. Çoğu İstanbul'dan kaçıp gelmiştir. Zamanında yapıp da kısa süreli bir ün kazandıkları işten başka şey bilmedikleri için kendilerine inzivaya çekilmiş dahi süsü vererek ellerinden gelen tek şeyi kör topal devam ettirmeye çalışırlar. Uzun masalarda fasıllı danslı rakı sohbetlerine bayılırlar, haftada 3 gün bunu mutlaka yaparlar, hesap kelle başına bölünür. Erkeklerin "en iyi dostum" diyerek menapoz başlangıcı entel meleklerin adlarını öne atmaları kadınlarla geçinebildiklerini ele güne ispatlama çabasıdır. Kendilerini Yunan zannettikleri için beyaz renge çok önem verirler. Evlerde, sokaklarda, lokantalarda hakim renk beyazdır. Dekorasyonda ahşap, taş, antika bakır kap kacak ve iğne oyası-dantel işlemeli beyaz perde ön plandadır. Şile bezi ve boncuk kolye kıyafette vazgeçilmezlerdendir.

Marmaris: Eskilerin bitli dedikleri rakçı-metalci-çevreci-hippie eskisi kitlenin kurtaramadığı, şimdilerde Rus-İngiliz hegemonyasında varlığını sürdüren cennet beldemizdir Marmaris. Şalvarlı, yaşmaklı uyanık bakkal teyzeden alışveriş yapan tangalı Rus kızlarıyla bize bile olmaz olsun böyle turizm dedirten beldemizde durumdan şikayetçi olan yalnızca yerli turistlerdir. Marmaris'in içinde kendinize göre bir yer bulamayacağınızdan size hemen "İçmeler"e gitmeniz salık verilir. İçmeler esnafı otobüslere atlayıp gelen Rus'a İngiliz'e 30tl olan pansiyonu, çantasını alıp gelen yerli turiste 60tl'ye kaktırır. Marmaris'te Türkçe üçüncü anadildir. Bakkal ararsanız 'mall' eczaneye işiniz düşerse '+Apotheke' işareti arayın. Marmaris aynı zamanda bir Real Estate cennetidir. Denize girmek için geçtiğiniz sokaklarda tek bir ev yoktur ki kapısında "SeaLife Real Estate", "Yellow Sun Motel", "Blue Paradise Pansion" yazmasın. Plaja indiğinizde sizi devasa oteller karşılar. Koca plajı bir lokmada yutmuş bu otellerin alameti farikası Kürt şezlongcularıdır. Bu kişiler yerli turiste gıcık kapar. Sizi kumun üzerinde oturtmaz yanınıza gelip "burası falanca otelin kumsalı burada oturmak için 120tl vermeniz gerekiyor" diye dalga geçerler. Şezlong istediğinizde bomboş sahilde sizi en arkaya oturturlar. Kürt şezlogcuların baş düşmanı yat gezilerini yapan Türk esnaftır. Yatlar gezmeden dönüp kıyıya yanaşırken Kenan Doğulu'nun 10.Yıl marşını son ses çalar. Eğer yat gezisine katılırsanız sizi en çok şaşırtacak şey şüphesiz yan şezlongta gezinin başından sonuna kadar güneşin alnında bira içip sütyeniyle güneşlenmekte beis görmeyen fosil teyzenin dönüşte hala hayatta oluşu olacaktır.

Araştırmamızın ikinci bölümünde: Kaz Dağları-Sapanca, Çeşme-Foça-Alaçatı, Didim, Bodrum-Gümüşlük, Karadeniz.

Hiç yorum yok: